Pazartesi, Eylül 18, 2006

İstasyonda beklerken.....

Gazete yapraklarında adımı görmeyeli çok oldu. Tekrar görmek küçük çapta bir şoktu, hem de göreceğimi önceden biliyor olmama rağmen.

Ama dünkü heyecanım adımı tekrar mürekkebin o kendine has cazibeli kokusuyla yoğrulmuş sayfalarda görmekten çok bu kez anlatan değil de anlatılan olmaktan kaynaklanıyor.

Meğer ne güzelmiş anlatılan olmak…. Nehirle beraber gülerek baktığımız o çok bildik kareye sanki ilk defa görüyormuş da hafızama kazımaya çalışıyormuşum gibi defalarca baktım. Bir de üzerinde yazan adıma (eşimin soyadını eklemeyi unutmuş olsalar da), e bir de blogumun adresinin yazılı olduğu kısma….Bir değil bir çok defa….

Çünkü insan emek vermeyi sever ve tabi ki emeğinin takdir edilmesini de…
Bilinmek ister, adını duyurmak, ben de buradayım demek, “beni görün ben de sizi görebileyim, hayatlarımız bir anlık da olsa birbirine dokunsun, istersek birbirimizi bilmeye devam ederiz,” demek ister insan… En azından benim sizlere demek istediğim buydu.

Ekmek denemelerimi un kokusu sinmiş bir dolabın bir köşesinde yuvalanacak küçük bir defterin sayfalarına da gömebilirdim. Hangi tarif daha iyi sonuç veriyor, ekmeğe ne daha çok yakışıyor, kendi denemelerimden çıkardığım sonuçları bir ben bilirdim. Ama o zaman Zeynep kim bilmezdim, Münevver kim, Vildan kim, Serpil kim, Hülya kim, Umut kim, Burcu kim, ve daha birçok “güzel isim” gerçekte kimin bilmezdim….

Murathan Mungan’ın “Kırk Oda”sında Makas diye bir hikâyesi var okuyalı belki 18 sene olmuştur. Tren istasyonunda ve birbirine zıt yönlerde giden trenlerde neredeyse birbirlerinin dibinden geçip giden insanlardan bahseder. Der ki bilseler aslında birbirleri için ne kadar önemli olabileceklerini, geçip gitmezler.

Ben bir istayonda durmuş ve kendimi anlatıyor bulmuş oldum kendimi bu blog sayesinde… Böylece geçip gitmemesi gereken insanlar için yerim sabit.

Ekmek mi? Hem amaç hem de araç. O güzelim kokusu ile sohbetlerimize eşlik eden eşsiz bir nimet tabiî ki…



Hürriyet’den Ezgi Başaran’a bloglarla dış dünyaya pencere açmakta olan tüm dostlar adına teşerkkür ederim… Posted by Picasa

21 yorum:

sammy dedi ki...

İyi ki Mis Kokulu Ekmekleri yapmışsın,

İyi ki Onları dolabında saklamayıp, bizlerle paylaşmışsın ve

İyi ki dostane muhabbetinle arkadaşım olmuşsun.

Ellerine, emeğine, kalemine sağlık:)

Zeynep B. dedi ki...

Mutfağının penceresini açıp o mis gibi ekmek kokularını bize ulaştırdığın için zaten hak ediyordun böyle güzel bir armağanı...daha iyilerine doğru yelkenler fora !

Hülya YILMAZ dedi ki...

Binnur'cum, Şule Türel kutlamak için yorum yazmak istemiş ama olmamış. Benden rica etti. Seni kutluyor. Ben de tekrar kutluyor ve yeni ekmek tariflerini merakla bekliyorum.
Şule Türel'in sayfası: http://www.blogcu.com/sturel

Sevgilerimle,
Not: Minnoş da fotoğrafta çok güzel çıkmış...

munevver dedi ki...

Sevgili Binnur,önce,biz de seni bildiğimiz için çok mutlu olduğumuzu belirteyim ve ekmeklere geçeyim.

Önce mısır unlu köy ekmekciklerini yaptım.Senin biraz şekerli oldu demene rağbet ederek,bir de senin gibi süt tozuna kıyamıyarak 5 çorba kaşığı koydum.Biraz da kaşar peyniri..Mutfağı nasıl bir koku kapladı anlatamam.

Bitmedi,hızımı alamadım,Yorkshire Puding yaptım.Dediğin gibi,krebin fırında pişmişi ve koca kafalısı.Senin de garip şekilde kabarmış mıydı? Ama incecik kabuklu ve nefis tadı oldu.

Teşekkürler Binnurcuğum,bu tarifleri paylaştığın için.

Adsız dedi ki...

Harika!insanın dolaylı da olsa tanıdığı kişileri gazete sayfalarında görmesi ne mutluluk verici. Takipçinim, yeni tariflerde görüşmek üzere, sevgiler

Nezaket dedi ki...

binurcugum, seni ve diger arkadaslarimizi gazetede gormek inan beni cok mutlu, hepinizi yurekten kutluyorum, tebrikler. Paylasimlarimiz ve dostluklarimiz umarim yillar boyu surer. Sevgilerimle

enne dedi ki...

Selam,
Dün akşam Ciabatta ekmeğini makinada yaptım. O kadar güzel oldu ki resmini çekip bugün sayfama bile koydum. İlk defa fırından aldığımız ekmek tadına yakın bir ekmeğim oldu, puf puf ve tatlı değil. Malzemeleri de çok basit, her zaman yapılabilir. Çok teşekkürler tekrar, sayfan sayesinde çok şey öğreniyorum ekmek hakkında.

pinomino dedi ki...

tebrik ederim:))
blog sahiplerinin böyle başarılara imza atması beni çok gururlandırıyor..kocaman sevgiler Ankara'dan:)))

OUR BEAUTIFUL HOUSE&GARDEN dedi ki...

Sevgili Binnur,
ayşen tekin`in tavsiyesiyle sayfana ulastim ve de müsaadenle linklerime ekledim.
Yaptiginiz ekmekler hepsi birer sanat eseri. sayfanizin takipcisi olacagim. Rakip te olaya calisacagim. Tabii isin sakasi(rekabet olursa daha güzel seyler ortaya cikarmis).
Sevgiler Sonia...

Behiye dedi ki...

Binnurcuğum tebrikler, başarılarının devamını dilerim, sevgilerimle.

Ilgaz Gürses dedi ki...

Merhaba Binnur. Sitenden son denemelerim domates sulu-kurulu ve fındıklı ekmekler. Fındıklı ekmek harika oldu, kuru üzüm filan konsa kek diye yutturulabilir. Ama domateslide çuvalladım. Soğan ve maydanoz bir türlü hamurla özdeşleşmedi. Baktım yoğurma süresi bitiyor makineden çıkarıp elimle hamurun içine ittirip tekrar hazneye koydum. Pişince homojen dağılmadığından dışında kabuk gibi kalmıştı içi, rengi de çok koyu olmuştu. Hamurun daha iyi karışması için bir yöntemin var mı? (Benim makinem de Sinbo)

mom dedi ki...

tebrikler binnur!
bak caslisamiyorum diye uzulme sen evde otururkende guzel islere imza atiyorsun...

Binnur A. Ö. dedi ki...

incirçekirdeği merhaba
ben her zaman hamur karıştırma aşamasında makinenin iişine mudahale ederim esasen.
yani kapağı açar tathta kaşıkla kjenarda kalanları ittiririm.
bu arada o tarifte soğan yok. acaba yanlış mı kaldı senin aklında.
soğanın ekmeğe karışması gerçekten zor olur, eğer diri diri yaparsan tabi.
öncelikle kavurursan daha iyi...
Ama dedigim gibi o tarifte sogan yok ama maydonoz var.
bu tür yeşillikler ekmek içinde biraz kendi bildiklerini okurlar.
ama rahatsız edici olmazlar...yani olmaları gereken öyle diri diri kalmaları gibi bir sey esasen :)
cevabını bekliyorum.

Zeynep B. dedi ki...

ben ekmek istiyoruuummmmm !!!

Binnur A. Ö. dedi ki...

gelecek robotcumgum
su aralar bir hay huy ki sorma ;)

vildan dedi ki...

birkaç yerde blogların hürriyet pazarda haberi çıkmış diye okuyunca, gazeteyi almadığım için internet arşivinden buldum baktım ben de. aynı senin gibi bikaç kez üstüste hem isimlere hem blog adreslerine hem de ne dediklerine :)

güzel paylaşımlarda bulunup, anlatılan olduğun için tebrikler :)

biliyon bende iki bebe, ekmek makinemin karıştırıcısını buldum diye sevinirken şimdi de vakitsizlikten bir türlü başlayamadım ekmek pişirmeye. ama umudumu kaybetmedim yaklaşık bir yıldır aradığım yardımcıyı çok yakında bulacağımı hissediyorum :D, işte o zaman ben de buftağa girip mis kokulu ekmekler pişiriciim.

öptüm kooo...
(not:anlat anne neden anlatmıyor artık? ya da ne zamana kadar anlatmayacak?)

Adsız dedi ki...

Ben hala ne zaman pide yapip yayinlayacaksiniz diye merak ediyorum bugun ramazanin 11. gunu :(

Hülya YILMAZ dedi ki...

ben de bugün "artık Binnur pide tarifi koymuştur" diye düşünmüştüm ama yok!!!
Neredesin???

Annelog Atölye dedi ki...

Binnur gazeteyi görseydim etrafımdakilere bak bu benim arkadaşım diyerek gururla gösterirdim:) Yakalayamamışım yazık. Olsun bloğunundan gösteririrm ben de:)

Binnur A. Ö. dedi ki...

Not düşen tüm arkadaslar
kusura bakmıyorsunuz degil mi, bir suredir nette pek aktif degilim. cevaplarım gecikti. Bu gaztede yayınlanma işi bana iyi mi geldi kötü mü geldi bilmiyorum.
HEpinize cok teşekkür ederim.
Yarın öbür gün yine geri dönüyorum ekmek sayfama.
BEn de sizleri özledim.

Adsız dedi ki...

Daha önce bir türlü fırsat bulup yazamamıştım. Heyecenınızı paylaşmadığımı düşünmenizi istemem :)
Tebrikler...